25 Şubat 2013 Pazartesi

Kademeli Saygı = Kademeli Dalkavukluk


Dalkavukluk,menfaat beklentisi, makamı olana yanaşma  saygı ile yan yana anılmamalı mı acaba?

Mesela köklü özel kurumlarda kademeli saygı basamaklarını özetlemek isterim.

1* Sıranın başını asla yerine geçemeyeceğin, yakınlığının Sana yarama ihtimali oldukça fazla olan;  Şehrin İleri Gelen (!) Sağlam Sanayicileri alıyor.

2* Tabii ki devlet kurumlarındaki en üst ve üst düzey yöneticiler.

3*  Rektör, Dekan.

Fakat fakat fakat....Saygı da neymiş lütfen karşımıza çıkmayınız araştırmacı üniversite mensupları, fabrika çalışanları, fabrikadaki mühendisler, çay ocağı işletmecesi, iş arayan genç, hatta iş aramayan genç (ki genç olman yeterli), taze sanayici, taze girişimci ve daha niceleri.. Lütfen varlığınızla pek değerli kariyer sahibi, orta ve üstü yaşlı yöneticileri, koltuk buldumcuk olmuşları rahatsız etmeyiniz artık. Yapmayın bunu.

Bırakınız onları Aslını, Sahibi göremedikleri makamlara, adamlara,  hayran hayran baksınlar. 
Rahatsız etmeyiniz onları.







7 Şubat 2013 Perşembe

HANE- YUVA


Söylesene, bir ev ne zaman ev olur ? 
Tuğlaları döşeyip, boyayı çekince mi ?
Yoksa çayı demleyip perdeleri çekince mi ?


Akşam olur, koşar adım evinize doğru yürürsünüz.
Sebepsiz bir sabırsızlık hissi vardır içinizde.
Hızlı hızlı merdivenleri çıkıp anahtarı daha yolda hazır edersiniz kapıyı açmak için.
Ve kapıyı açınca bir selam, bir besmele ile o eve girince artık, o beton mekan YUVA olur.
Hele ki mis gibi kokuyorsa, hele ki dolapta hazırladığınız el yapımı yemeğiniz varsa.
Bir de kapıyı açtığınız veya kapıyı Size açan bir gülen yüz karşılıyorsa Sizi...
Huzur hanenizde demektir.

Eşyası eksik, belki eski, belki halısız, belki modasız hanelerimiz de ne oluyor da tatlı bir atmosfer oluyor?
Ne oluyor da Sükun buluyoruz?
Ne oluyor da kapıyı açınca tarifi zor hoş bir duygu kaplıyor içimizi?

Benim dünyamda bu soruların cevabı; Mahremiyeti Korunmuş Evler dir...

4 Şubat 2013 Pazartesi

Besmeleye Başlamak

Bismillahirrahmanirrahim



Allah Size yardım ederse, hiç kimse sizinle baş edemez.
Ama ya O, Sizi terk ederse, kim size yardım edebilir?

                                                   (Al-i İmran 160)

Ey Dilediğini öne geçiren Mukaddim.
Ey Ey mevcudadına hükmeden Hakim.
Ey istediğinin maddi ve manevi rızkını genişleten Basıt.

Bu sabah işe doğru yürürken o bomboş geniş yolda, uçsuz bucaksız aydınlık gökyüzüne ve yapraksız ,sakin sakin salınan ağaçlara bakarken yukarıdaki ayeti düşündüm. 
O dilerse açılabilecek rahmet,lütuf, rızık kapıları...
Bunun üzerine tefekkür etmek, kalbe şifa...

Nisan 2011 tarihinden beri yazmamışım.
Yaklaşık 2 yılda acısı bile baldan tatlı ayrılıklarım oldu.
Yoklukları bile kıymetli ebediyete bıraktığım dostluklarım oldu.(İnşAllah)
Yuvam oldu. Daha doğrusu yuvaya benzetmeye çalıştığım bir evim oldu.
Maddi manevi rızka talib olduğum işim oldu.
Bir tane vardı, bir tane daha canpare yiğenim oldu.
İki dizimde doldu. Göğsüme yaslanan iki küçük baş oldu.
Avucumun içinde kaybolan iki yavru el oldu.
Çok hamd ettim, çok isyan ettim.
İsterim ki bundan böyle çokça da okuyayım, yazayım.


Sayın Metin KARABAŞOĞLU'nun kitabında bahsettiği gibi Besmele ile başlamak değil, 
Besmeleye başlamak her gün ,her an, her hayırlı işte ....